Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Dr. A.Atilla Doğan

Dr. A.Atilla Doğan   |  BERLİN

aatilladogan@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

DOYMAK, ÜREMEK VE YOK OLMAK!

Öyle bir ortam düşünün ki, orada insanlar çevrelerinde olup bitenlerden zevk almasınlar; ne acı duysunlar, ne de üzüntü. Hiçbir şey oradaki insanları sevindirmesin. Sevinmedikleri gibi üzülmesinler de.

Bir şeylere ne sevgi duysunlar ne de nefret. Pişmanlık duygusu da olmasın içlerinde! Ne korku, ne kaygı, ne umut, ne cesaret, ne hırs, ne de beklenti olsun.

Bunlar aşk, şefkat, acıma, yardım etme ya da mutluluk nedir hiç tatmamış olsunlar...

Bu ortamdakiler sadece karınlarını doyursun ve üresinler!

Sizce böyle bir ortam mümkün müdür? Var mıdır böyle bir insan topluluğu!

Evet ne yazık ki, günümüz insanlığı bu haldedir! İtiraz eden varsa, tarihe not düşmek adına birkaç örnek vereyim. Dünyada herkese yetecek kadar gıda üretimi olmasına rağmen yaklaşık sekizyüz milyon kişi her gece aç yatıyor. Açlık yönünden en yüksek risk grubunu ise hamileler, emziren anneler ve küçük çocuklar oluşturuyor.

İsterseniz daha somut bir örnek vereyim, milyonlarca Müslümanın hac vazifesi için gittikleri Suudi Arabistan’ın komşusu Yemen’de her on dakikada bir çocuk açlık ve sefalet nedeniyle ölüyor! Böyle bir ülkeye milyonlar akıtıp, Hac vazifemi yaptım diyenler, acaba insani vazifemi yaptım mı? diye kaygı duyuyor mu? Daha doğrusu Yemen’de yaşananların farkında mı?

Peki kendilerine medeni diyenler ne yapıyor? Aşkın ve romantizmin ülkesi diye bilinen İtalya; Akdeniz’in ortasında açlık, susuzluk içindeki insanları ülkesine kabul etmediği için insanlar ölüyor! Karın doyurma ve üreme peşindeki göbeği yağlı, kanı kolestrollü iki ayaklılar ise Roma’da tatil, Floransa’da sanat eseri ziyareti için böyle duyarsız bir ülkenin hazinesine  milyonları  akıtıyor!

ABD, AB, İngiltere, Rusya, Çin ve diğer sömürgeci ülkeler, insanlığa üreyin ve tüketin diyor! Sömürgeci ülkeler yeni tür insanların ne sevgi, ne de nefret duymasını engelleyecek  sistemler geliştirip,  pişmanlık duygusunu hashtag denilen sosyal medya etiketleri ile kontrol ediyor. Bütün korku, kaygı, umut, cesaret, hırs ve de beklentilerimizi ‘’hashtag’’ altına yazarak insanlıktan uzaklaşmaktayız!

Karın doyurma ve üreme kısmı hariç günümüz insanları daha çok robot tanımına uymaktadır. Ne büyük bir çelişkidir ki, robot teknolojisi üzerinde çalışanlar ise giderek yapay zeka adıyla robotları daha insani davranışlarla donatma gayreti içindedir.

21. Yüzyılın ilk çeyreği sona erdiğinde dünyamızın büyük bir bölümünde insanların bugüne göre daha da duygusuzlaşmaya başladığını göreceğiz. 2050 yılında yapaylaşmış üremenin sıradanlaşması bile mümkün?

Bu kaçınılmaz sonun insanlık için iklim sorunundan, konvansiyonel savaşlardan daha da büyük bir tehdit olacağına inanmaktayım.

Soru: Peki ne yapmalı?
Cevap: Bu yapaylaşmanın insanlığın geleceği için en büyük tehdit olduğu hususunda hem fikir olmakla mücadeleye başlayabiliriz! Yaklaşık dörtyüz yıl önce ‘’Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince, diğerleri de yanlış gider’’ diyen Bruno’nun 17.YY engisizyonuna taviz vermeyen duruşu ile; 21.Yüz Yılın ‘’İnsanlığı duygusuzlaştırarak yok etme’’ uygulamalarına karşı dik durabilmeliyiz!