Ana Sayfa

berlinturkbanner

berlinturkbanner

Murat Kubat

Murat Kubat  |  BERLIN

muratkubat4@gmail.com

YAZARIN TÜM YAZILARI

Batı’da tahammülsüzlük ve çirkin bir hadise

Başörtülü, orta yaşlarda bir kadın, iki eli de alışveriş poşetleri ile dolu, kızıyla birlikte kaldırımda ağır ağır ilerliyor.

Karşıdan gelen, muhtemeldir ki tanınmamak maksadıyla başını kapüşonuyla kapatmış genç bir şahıs, hiç beklenmedik bir hareket yapıyor. Sert ve hınç dolu bir şekilde kadının suratına doğru yumruk sallıyor.

Ne olduğunu anlamayan zavallı kadın sendeliyor, kaçarak oradan uzaklaşan şahsa doğru bakıyor, anlam veremiyor ve kenara çaresizce kendisini bırakıyor.

Yer Belçika’nın Anderlecht şehri. Tarih, 2019’a girmeden iki gün önce.

Olay sokak kamerasının kayıtlarıyla duyuluyor, yayılıyor. Yaşananları kayıtlardan anbean görebiliyoruz.

Ya göremediğimiz saldırılar, hakaretler, ‘Defolun gidin’ diyen imalı bakışlar.

Mağdurlardan toplanan verilere göre; Belçika’da İslamofobik saldırıların % 76’sının Müslüman kadınları hedef aldığı dile getiriliyor. 

Bu derece düşman ve bu kadar tahammülsüz insanların nasıl ortaya çıktığı sorusu üzerine yetkililer kafa yormalılar.

Bu olay, Avrupa’da yaşayan Türklerin/Müslümanların, bilhassa başörtülü kadınların/kızların, ne tür zorluklar içerisinde yaşadığını göstermesi açısından tipik bir örnek.

Elbette bu olumsuz davranışı genele yayamayız. Belçikalılar, Fransızlar, Almanlar hülasa Batılılar budur diyerek konuşursak doğru olmaz.

Ülkelerin güttükleri siyasetten bağımsız olarak, her coğrafyanın iyi insanı da var, kötü insanı da.

Batı’da yaşayan bizler buna gündelik hayatımızda şahitlik ediyoruz.

Lakin bu tür İslam ve yabancı düşmanlığını yansıtan davranışlara topluca karşı durmak, toplumsal tepki göstermek de o toplumun her ferdinin omuzlarına yüklenmiş sorumluluktur.

En çok da Batılı siyasetçilerin ve medya organlarının omuzlarındadır bu sorumluluk.

Belçika’da bu çirkin hadiseyi yaşatan şahsın zihin dünyasını ne inşa ediyor ki, böyle iğrenç bir hareketi pervasızca yapabiliyor.

Bu şahıs bu hıncı, bu kin ve nefreti nereden, nasıl elde ediyor?

Sorumsuz siyasetçilerin yabancılara ve Müslümanlara dönük olumsuz açıklamaları, basının yabancılara dair olumsuz hadiseleri genelleyerek vermesi gibi etkenler Avrupalı gençleri içerisinde beraber yaşadıkları toplumun fertlerine dönük olarak nefret ve kinle dolduruyor.

İslam’ı terörle eşdeğer tutmaya çalışanlar, Müslümanları her fırsatta yaftalamak için uğraşanlar, sokak ortasında bu çirkin eylemi yapan tiplerin çoğalmasına katkı sağlıyor; bu etkinin farkında olsun ya da olmasın, sonuç değişmiyor.

Bir arada farklılıklarımızla birlikte yaşamayı zenginlik bilip, uyum içerisinde yaşamak varken, neden düşmanlık üreten, toplumsal huzuru kaçıran, kin ve nefreti artıran bir tercihte bulunulsun ki?

Hangi din, dil, ırk ve renkten olursa olsun mağdurun yanında durabilme erdemliliğini göstermemiz gerekiyor.

Yanlış yapan kendi dindaşımız, aynı ırktan kardeşimiz de olsa ona karşı durabilecek onurlu bir eylemi ortaya koymamız gerekiyor.

Farklı inanca, fikre, düşünceye, dile, renge ve kültüre sahip olanların birlikte yaşama örneği sergileyebilmesi bu tür olumsuz davranışlara topyekün karşı durabilmeleri ve seslerini yükseltebilmeleri ile hayat bulacaktır.